Sosyal Medya ve İlişkiler
Pek çok olayda insan geçmişi özlüyor. Örneğin, daha dünyada” sosyal medya” diye bir şey yokken, partnerlerin kıskançlık yüzünden ilişkilerinde sorun yaşaması için, üçüncü kişinin varlığını, ya gözleriyle görmeleri ya da gözleriyle gören birinden haber almaları gerekirdi. Belki bir de sezgilerinden yola çıkıp, bu sezgilerini uzun uzun test edip ilişkilerini yönlendirmeleri gerekiyordu. İlişkiler daha çok güven temeline dayanıyordu. Bu güveni sarsacak dış faktörler çok el altında ya da göz önünde değildi. Kadın erkek ilişkilerinde ilişkinin nasıl devam ettiği, partnerlerin birbirlerine olan ilgisi , alakası, ilişkiden soğuyan bir tarafın olup olmadığı, aldatılıp aldatılmadığını anlaması zaman alıyordu. Zaman geçerken de pek çok ilişki yeniden toparlanıp olası ayrılıklar engellenebiliyordu.
Günümüz ilişkilerine baktığımızda, ilişkinin bitiş hızı ve nedenlerini gördüğümüzde eski zamanlardaki ilişkilerin olası sorunlarının ve çözümlerinin aslında daha sağlıklı ve daha emin bir yol olduğunu fark ediyoruz. Çünkü sorun ve sorunun çözümü zamana yayılmış, dolayısı ile bu zaman zarfında dikkatler ilişkiye verilmiş, pek çok yol denenmiş ve eğer ilişki ayrılıkla sonlanacaksa kesin kanıtlara dayandırılmış oluyordu. Oysa artık her şey çok hızlı ve hız, ilişkilerimizle ilgili karar verirken bizi yanlış yönlendirebilecek bir etken.
Son zamanlarda danışanların büyük bir kısmının ilişkilerini, partnerlerinin sosyal medyayı kullanımlarına bakarak yönlendirdiklerini görüyoruz.
- “onun resimlerini beğenmiş”
- “onu takip etmeye başlamış”
- “onu eklemiş”
- “sadece onun paylaşımlarına yorum yapıyor”
- “benim resimlerimi ilk zamanlar da beğeniyordu bu ararlar beğenmiyor”
- “sizce de telefonunu masaya ters koyması anlamlı değil mi?”
- “Bir insan tuvalete giderken bile telefonunu yanında taşır mı ?”
Resimleri beğenilen ya da eklenen kişiler, birdenbire rakip ve ilişki için tehdit olarak algılanmaya başlıyor. Hatta erkeklerin listesinde çok fazla kız ekliyse çapkın, güvenilmez, kızların listesinde çok fazla erkek ekliyse yine güvenilmez olarak algılanıyor. Partnerler sosyal medyadaki sözel ve sözel olmayan paylaşımları değerlendirip, birbirleriyle ilgili neredeyse kişilik analizleri yapıyorlar. Birbirlerine şifrelerini verip vermemeleri de yine sevgi, güven ve bağlılıkla ilişkilendiriliyor.
Karşı cinsten başka birini sosyal medyada sıklıkla beğendiği için kendisini aldatılmış hisseden ve bu yüzden ilişkisinin de ciddi problemler yaşayan, her gün partnerinin sosyal medya hesaplarını kontrol etmek isteyen, saat kaçta online olup olmadığını belirleyip bu konuyla ilgili acil olumsuz senaryolar yazan pek çok çiftin ilişkilerinin güven temeline oturmadığını, sosyal medyayı kullanım şekillerinin de zaten güven temeline oturmamış bu ilişkilerin çatırdamasında tetikleyici ve hızlandırıcı bir rol oynadığını görüyoruz.
eçift.com tarafından yapılan “Sosyal paylaşım siteleri ilişkiniz üzerinde ne kadar etkili ?” başlıklı anket sonuçları, kadınların “kıskanç” erkeklerin “meraklı” olduğunu ortaya koymuş. Aynı zamanda kadınların %35’i ve erkeklerin %50’si eşlerinin veya sevgililerinin sosyal paylaşım sitelerini kullanmalarının onları ilgilendirmediğini önemli olanın güven duygusu olduğunu belirtmişler.
Çok da doğru söylemişler. Bir ilişkinin olmazsa olmazı karşılıklı güven duygusudur. Partnerlerin birbirine karşı duydukları güven çok kolay oluşmadığı gibi, çok kolay da sarsılmaz. Karşılıklı güven; içinde sevgiyi, saygıyı, paylaşımı ve hoşgörüyü barındırır. Güven temeline oturmuş bir ilişkinin de yıkılması çok kolay olmayacaktır.
Sosyal medyanın ilişkiler üzerindeki etkisine tekrar dönecek olursak, öyle görünüyor ki ilişki eğer güven temeline oturmuyorsa yaptığımız paylaşımlar, kimi ne kadar beğendiğimiz ya da sosyal medya için ayırdığımız zaman ilişkimiz için sorun oluşturabilir. Tabi ki bu sorunun çözümü sosyal medyayı hayatımızdan çıkarmak değildir. Sorunun çözümü, dokunabildiğimiz, görebildiğimiz, sesini duyabildiğimiz, varlığını hissedebildiğimiz gerçek ilişkilere öncelik tanımaktır. Sanal olanı gerçeğe tercih etmemektir. Var olan ilişkimizi geliştirmek, güzelleştirmek, derinleştirmek için zaman ve emek harcamaktır. Kimi beğenmiş, kim eklemiş diye boşa zaman ve enerji harcayıp kaygılanmak yerine, birbirimizi daha çok tanımaya, karşılıklı güveni nasıl sağlayabileceğimize ve ilişkiyi nasıl daha doyumlu hale getirebileceğimize bakmaktır. Yıkıcı değil yapıcı olmaktır.
Unutmayalım, anlık kararlar söz konusu olan ilişkimiz ise her zaman doğru olmayabilir.
Özlem Sanan Şenbay
Uzman Psikolog